Tarsus’ta Arkeolojik Yüzey Araştırmalarına Yeniden Start Verildi

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izinleriyle, Mersin Üniversitesi, Mersin Büyükşehir Belediyesi ve Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası’nın destekleriyle yapılacak ‘’Tarsus Hinterlandı Arkeolojik Yüzey Araştırmaları’’nın 2019 yılı çalışmalarına Eylül ayı itibariyle start verildi. Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Kaplan’ın başkanlığında yürütülen çalışma ile Tarsus’un tarihini araştırmak ve bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmak amaçlanıyor.
BİLİNMEYEN ZENGİNLİKLER
Çalışmalar hakkında bilgi veren Doç. Dr. Kaplan, antik kent Tarsus’un şehir merkezindeki tarihi ve kültürel dokusunun dağlık coğrafyasında da olduğunu belirterek, ‘’ Tarsus’un dağlık arazisi, şimdiye kadar arkeolojik potansiyeli açısından ayrıntılı bir şekilde araştırılmamıştır. Bu zenginliği ortaya çıkarmak amacıyla başladığımız araştırmanın 2019 yılı çalışmalarına da başladık. ‘Tarsus Hinterlandı Arkeolojik Yüzey Araştırmaları’ konu başlıklı projemiz ile antik Tarsus’un bilinmeyen yönlerini aydınlatmayı hedefliyoruz. Bugüne kadar gün yüzüne çıkmamış tarihi bulguların yer tespitinin yapılıp, ölçüm ve kayıt altına alınması planlanıyor. Bu çalışma, araştırma alanı içerisindeki taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının belirlenip tescillenerek koruma altına alınmasını sağlayacak.’’dedi.
YENİ KÜLTÜREL DEĞERLER
Mersin Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Deniz Kaplan, araştırma yapılan alanlarda belirlenen yeni kültürel değerlerle Tarsus turizmine katkı sağlanacağına dikkat çekerek, şöyle devam etti: ‘’Kentin bilinmeyen zenginliklerinin ortaya çıkacak olması yeni kültürel değerlerin kazandırılması anlamında çok önemli ve heyecan verici. Antik kent Tarsus’un dağlık coğrafyası da zengin. Aslında kentlerin zenginliği, hinterlandlarının yani egemenlik alanlarının barındırdıkları zenginlikler sayesinde oluşuyor. Araştırma alanının çağının uluslararası yol ağını bünyesinde barındırması ve bu sayede ulaşılan jeopolitik konumu, tarih öncesi çağlardan günümüze dek uzanan geniş bir yelpazede kültür basamaklarına sahip olmasını ve kültürlerarası etkileşimde birçok unsuru bünyesinde barındırmasını sağlıyor’’